7 Mayıs 2012 Pazartesi

'Senin iyi günleri göreceğine eminim" /Ahmed ARPAD - Salzburg

         
              23 Şubat günü öğleye doğru eve gelen hizmetçi kadın yatak odasından hırıltılar duyar. Kocasının hemen çağırdığı doktor, Zweig çiftini yataklarında cansız bulur. Stefan Zweig giyimlidir, kravat takmıştır. Yanına uzanmış olanLotte kocasına sarılmıştır. Doktorun ölüm kâğıdına yazdığına göre Lotte ve Stefan Zweig zehirli bir madde içerek -‘ingestao de substancia toxica, suicidio- yaşamlarına son vermişlerdi. Aynı günlerde Nazi yanlısı Salzburg eyalet gazetesindeki haberde, Bir mülteci yaşamı daha alışılmış şekilde sona erdi...” satırları yer alıyordu. Stefan Zweig, savaştan kurtulmak için kaçtığı denizaşırı ülke Brezilyada savaşın kurbanı olmuştu... 1881 yılında Viyananın ünlü Schottenring Caddesindeki tarihi ve gösterişli bir yapıda başlamış olan yaşam, 1942 yılında Brezilyanın küçük dağ kenti Petropolisin Rua Gonçalves Dias 34 adresindeki bahçeli bir evde son bulmuştu. 

              20. yüzyılın savaş karşıtı yazarları arasında çok önemli bir yeri olan Stefan Zweig, geçen hafta boyunca, ölümünün 70. yılında Uluslararası Stefan Zweig Cemiyeti ile Stefan Zweig Merkezinin düzenlediği çeşitli etkinlerle Salzburgda anıldı. Amerikalı rejisör Max Ophülsün 1948 yılında Zweigın Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” öyküsünden beyazperdeye çok başarıyla uyarlamış olduğu filmi sinema'da seyrettik.15 yaşında çok genç bir kızın bir piyaniste olan karşılıksız aşkını anlatan bu şiirsel öykü, Zweigın en başarılı dönem eserlerinden biridir. Eski Viyanada geçen filmde başrolü oynayan Joan Fontaine gerçekten zor bu rolün altından çok başarıyla kalkmış. Zweigı sevenler ertesi gün de dev katedralin az ötesindeki Mozart Sinemasında düzenlenen büyük bir etkinlikte bir araya geldi. Yazarın İki Okyanus Arasındaki Saat” adlı denemesinden uyarlanmış çok ilginç Panama” belgesel filminin yanı sıra, Brezilyadaki son yıllarında kaleme almış olduğu ünlüSatranç Oyunu” adlı uzun öyküsünden 1960ta çekilen film de sunuldu. Zweig Merkezi Müdürü Dr. Renolder ve Avusturya televizyonu ORFin kültür programları sorumlusu Eichmann salonu dolduranlara ünlü yazarı değişik yönleriyle anlattılar. Hele tanınmış Zweig araştırmacısı Gerd KerschbaumerinSalzburglu Zweig konuşması çok ilginçti!


             “Savaşlardan nefret ederim” diyen Stefan Zweig, her şeye hümanizmin penceresinden bakar. Dünya politikası 1933 yılında Nazilerin işbaşına gelmesiyle karışır, on binlerce sol görüşlü insan kamplara sürülür. Yakın dostu Joseph Roth o yıl Zweiga şöyle yazar: Çok büyük bir felakete sürüklendiğimizin farkında olduğunuzu sanıyorum. Edebiyat yaşamımız yok olacak...” Aradan daha birkaç ay geçmeden kitapları yakıldı, dostları Almanyayı terk etmeye başladı. Zweigın mutluluklar ve başarılarla dolu yaşamı sona ermişti. Sevdiği Salzburgdan ayrıldı, villasını biraz da Nazilerin baskısıyla satmak zorunda kaldı. Eşi Friderikeden boşandı. Haymatlos olması ona pek ağır gelmişti. Bitkiler gibi insanlar da köksüz uzun süre yaşayamazdiyen Zweig, 26 Mayıs 1940ta günlüğüne şu notu düşer: En iyisi insanın yanında hep küçük bir şişe morfin bulundurması.” Onlarca yıl sevmiş olduğu dünyanın kesinlikle bir daha geri gelmeyeceğine artık inanıyordu. Rio de Janeiro yakınlarındaki dağ kenti Petropoliste bahçeli küçük bir ev kiraladı. Orada her şeyi unutmak istiyordu. Fakat Avrupadan gelen haberler pek korkunçtu. Friderikeye yolladığı 22 Şubat 1942 tarihli son mektubunda şöyle yazar: Sevgili Friderike, bu mektup sana vardığında ben kendimi eskisinden çok daha iyi hissedeceğim. Senin iyi günleri göreceğine eminim. Bu satırları son saatlerimde yazıyorum. Kararımı verdiğim andan sonra kendimi nasıl da rahat hissettiğimi bilemezsin... Rahata ve mutluluğa kavuştuğumu öğrendin. Stefan.” 

              İnsan ve yazar olarak özgürlüğüne düşkündü. Dünyaca ünlü bu aydın hümanistin Hitler rejiminin dayanılmaz baskıları altında ruhsal çöküntüye uğraması çok trajiktir. Nazi faşizminin özgür düşünceyi yok etme girişimleri Zweigları ölüme sürüklemişti! Yirminci yüzyılın bu namuslu, insancıl ve iyi yürekli aydın yazarı, 23 Şubat 1942deki ölümünden bu yana hiç yitirmedi güncelliğini. Avusturyalı yazar, huzursuz yüzyılımızda düşünceleriyle her zamankinden daha çok geçerli!

              Geçen hafta Salzburgda bazı güzel haberler de vardı: Petrópolisdeki Casa Stefan Zweig, 1 Haziran 2012 günü müze olarak kapılarını açacak! Uzun yıllar süren çabalar sonucunda gerçekleşen bu müze-evde yazarın arkasında bırakmış olduğu kişisel eşyalar, kitaplar, fotoğraflar, belgeler ve filmler sergilenecek. Anılarla dolu evde sergiler, sempozyumlar, film ve tiyatro gösterileri, okuma günleri ve konserler de düşünülüyor. Brezilyalı Zweig severlerin amacı nasyonal sosyalizmin kurbanı olmuş, ülkelerine sığınmış sanatçıları, düşünürleri ve bilim adamlarını burada anmak... 

www.ahmet-arpad.de

KAYNAK:26Şubat 2012,Cumhuriyet - Pazar Yazıları