4 Ağustos 2009 Salı

Babalar bve Oğullar / Cahid Efgan Akgül

Düşleri devraldıkları gibi, özgürlükleri de devralır mı insanlar?

I-

Bu topraklarda doğdum ben; yani Ajnadayn Savaşından binüçyüzyirmibir, Emevilerden binikiyüzaltı ve Gazzeli İmam-ı Şâfi'nin doğumundan binyüzseksenaltı yıl sonra. Akdeniz'in en yakıcı kıyısında; Gazzede!

Babam gibi ben de geçimimi balıkçılıktan sağlıyorum. Zevkli bir iş gibi duruyor değil mi? Bir zamanlar öyleydi bizim için ama şimdi değil. Çünkü burda insanlar, ateşin kıyısında yaşıyorlar artık. Ölümle göz göze, diz dize. Eğer amcamınki gibi bir limon bahçeniz varsa bile durum aynıdır. Ah çocukluğumun limon bahçeleri. Mevsimi geldiğinde her hafta sonu giderdim ben de limon toplamaya. Dedim ya limon bahçenizin olması bile sizi özgür kılmıyor buralarda. Namlularla nişanlıdır yürekleri burada yaşayan insanların.

Korktuğumuzu mu sandınız? Hayır, yine öyle değil işte. Ölümle burun buruna olduğumuz kadar, kol kolayız aynı zamanda. İki kâdim dost gibi. Birbirimizi, yine birbirimizden vazgeçmeyi göze alacak kadar çok seviyoruz. N'olur yüreğiniz hoplamasın sizin, biz seviyoruz ölmeyi. Bu topraklar için her gün ölmeyi, çok seviyoruz.

Gazze halkı ve sahil balıkçılığı arasındaki duygusal bağ, tarihi bağlardan daha eskidir. Yakın zamana kadar yedi yüz tekneyle, üçbin kadar balıkçı, hayatlarını Gazze kıyılarından kazanmaktaydı. Babam hayattayken büyük bir trol teknemiz vardı bizim de. Boyu yaklaşık onyedi metreydi ve gemimizde benimle beraber yedi kişi daha bu kocaman ekmek teknesinden geçiniyordu. Uçsuz maviliklere açılırdık sabah güneşiyle birlikte. Okyanus tabanına ağlar sermek için vinçleri kullanırdık. Ağlarımıza kocaman sardalye ve karinalar takılırdı.

O zamanlar yirmi deniz mili kadar uzağa gider ve balığın bol olduğu zamanlarda, günlerce eve dönmezdik. Sina kıyılarına kadar gittiğimiz bile olurdu. Babam özgürlük öyküleri anlatırdı bana.

Artık o kadar uzağa gidemiyoruz. Meğer denizin de bir sınırı varmış, aşılamayan; özgürlüğün de bir kıyısı varmış, geçilemeyen. Ne o büyük teknemiz var şimdi, ne de o kocaman yürekli babam.

Biliyor musunuz: babamla, denizde olduğumuz bir gün, amcamı ve ailesini limon toplarken vurdular. Zaten babamı da; biz amcamın bahçesinde limon toplarken vurmuşlardı.

Ben bu şehrin bomba yağmayan sabahlarında - sabah dediysem gecenin son karanlığında- çatısı uçmuş evimden, oğlumu alnından öpüp çıkıyorum. Yer ile yeksan edilmiş dükkanların kıyısından geçiyorum. Yağmurun az yağdığı, ölümün sağanak olduğu sahilinden, küçük teknemle açılıyorum maviliklere. Aklımda babam; burnumda limon bahçelerinin bayıltan kokusunu duyuyorum.

II-

Bu topraklarda doğdum ben, yani Ajnadayn Savaşından binüçyüzellibir, Emevilerden binikiyüzotuzaltı ve Gazzeli İmam Şâfi'nin doğumundan binikiyüzonaltı yıl sonra. Akdeniz'in en yakıcı kıyısında; Gazzede!
Babam ve dedem gibi ben de geçimimi balıkçılıktan sağlıyorum. Eski ihtişamı yok artık burada balıkçı olmanın. Mesleğim ata yadigârı benim için. Eskimiş teknemle her sabah maviliklere açılıyorum. Mavi özgürlük değilmiş artık: bunu biliyorum.

Babam anlatırdı hep; dedemin kocaman bir teknesi varmış. Onlarca mil uzaklaşırlarmış kıyıdan. O zamanlar özgürlüğün kıyısı yokmuş. Alabildiğine deniz, alabildiğine özgürlükmüş bütün maviler. O zaman ağlarına kocaman sardalye ve karinalar takılırmış. Babam gece olduğunda, teknenin gövdesine uzanır yıldızları seyredermiş: özgür bir Filistin düşlermiş. Aynen dedemin düşlediği; aynen benim düşlediğim gibi. Nasıl balıkçılık yapmayı onlardan miras gibi devraldıysam, bu düşümü de onlardan devraldım.

Babam anlatırdı yine; amcasının kocaman bir limon bahçesi varmış. Mevsimi geldiğinde her hafta sonu, limon toplamaya gidermiş onunla. Babamın amcasını; dedem ve babam denizde seyirdeyken, dedemi de amcam ve babam bahçede limon toplarken denizin ortasında öldürmüşler. Tıpkı, beni alnımdan öptüğü bir sabah, denize teknesiyle açılan babamı öldürdükleri gibi..!

Cahid Efgan Akgül
MedCezir Dergisi,2009. Gazze vurulurken..