5 Aralık 2009 Cumartesi

ben ruhi bey nasılım / Alper ÇEKER

Markiz’e uğradım,dört mevsimden süzülmüş bir konyak içtim
Düzeltip arada bir bıyıklarımı
Uçları hafifçe ıslak
Bir ara pencere camında kendime baktım
Baktım ki,ben Ruhi bey
Nasıl olan Ruhi Bey
Daha nasılım. (1)


Epik tarz Edip Cansever şiirinin en dikkat çeken özelliğidir.Ancak Cansever’in epiği,alışageldiğimiz klasik destansı anlatılardan değil,modern bir epiktir.

Klasik tarzdaki bir anlatıda her bölüm,bir önceki bölümün sonucu ve bir sonraki bölümünde sebebidir.Örneğin Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı romanından herhangi bir bölümü çıkartırsak,bir sonraki bölümü saçma bir hale getirmiş oluruz.Çünkü bu tarz klasik anlatı,sebep-sonuç ilişkisi içinde ilerleyen mantıklı bir olay örgüsünden oluşur.Oysa modern epik bu kuralın dışındadır.

Örneğin,T.S. Eliot,Waste Land (Çorak Ülke) adlı epik şiirinin müsveddesini Ezra Pound’a vermiş,Pound’da bu müsveddeden pek çok bölümü atmıştır.Fakat geriye kalan hala şiirdir ve epik tarzda bir şiirdir.,çünkü modern epikte alışılagelen bir takım geleneksel kurallar aranmaz.Fragmanlar,bilinç akışı,bunlar modern epiği en gözde anlatım teknikleridir.Bunların yanında içerik olarak da modern epik yıkıcıdır:”Her şeyi kuşatan kahraman,sahneye boş bir geveze olarak;çok seslilik,cehennemi bir gürültü olarak;episodik olay örgüsü eylemin çöküşü ola-
rakalegori geçmişin anlaşılmaz mirası olarak çıkar.” (2)

Edip Cansever’in Ben Ruhi Bey Nasılım adlı kitabı,bölümler halinde,bilinç akışı tekniği ile yazılmış baştan ayağa modern bir epiktir.Şiirin kahramanları (çiçek sergicisi,meyhane garsonu,meyhane patronu,kürk tamircisi,genelev kadını,otel katibi vs.) arasında kahraman biri yoktur;şiirin yapısında gelişen ve sonuçlanan bir olay örgüsü yoktur.

KORO
Peki,ya sonuç,Ruhi Bey,ya sonuç
Biz sizi tanımaz mıyız
Siz ne yaparsınız bundan sonra,biz ne yaparız
Bir bütünün parçalarıyız,bir bütünün parçalarıyız (3)

Ruhi Bey’in Koro ile karşılıklı söyleştiği son bölüme kadar,şiirin her bölümü birinci tekil şahsın ağzından,itiraf biçiminde yazılmıştır.Bu itiraflar,Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar adlı romanı ile aynı teknikte yazılmış çok sesli bölümlerdir.

Birçok karakterin olduğu bir romanda çok sesliliği sağlamak Dostoyevski için pek zor değildir;ancak yazarın dehası,tek bir kahramanın itirafları olarak kaleme aldığı Yeraltından Notlar adlı romanda oluşturduğu çok seslilikte ortaya çıkar.Mihail Bahtin bu romandaki çok sesliliği şöyle tarif eder:”İtirafın başlangıç cümlelerinde ötekiyle gizli bir iç polemiğe girilmiştir.Ama ötekinin sözleri görünmez olsa da mevcuttur,konuşmanın üslubunu içten içe belirler.” (4) “Yer altı insanının söylemi tamamen bir hitap -söylemidir.Onun için konuşmak birine hitap etmek demektir; kendisi hakkında konuşmak kendi benliğine kendi söylemiyle hitap etmek anlamına gelir;bir başka kişi hakkında konuşmak bu öteki kişiye hitap etmek anlamına gelir;dünya hakkında konuşmak dünyaya hitap etmek anlamına gelir.Ama kendi kendisiyle,bir başkasıyla veya dünyayla konuşurken eşanlı olarak üçüncü tarafa da hitap eder.Gözlerini yana,dinleyiciye,tanığa,yargıca çevirir.” (5)

Ben Ruhi Bey nasılım’daki tüm bölümler birer hitaptır:


Ben Ruhi Bey,nasıl olan Ruhi Bey
Nasılım
Bir yaz ikindisinden çıktım geldim (6)


Bahtin’in İnsancıklar’ı çözümlemekte kullandığı yöntem bu şiire kolaylıkla uygulanabilir (7) ;yani bu kendi kendine konuşmayı öteki ile karşılıklı bir diyaloğa dönüştürebiliriz:

Öteki:Sen kimsin ?
Ruhi Bey: Ben Ruhi Bey,nasıl olan Ruhi Bey
Nasılım
Öteki:Nerden çıkıp geldin ?
Ruhi Bey: Bir yaz ikindisinden çıktım geldim

Ruhi Bey aynı yöntemi kendi kendine zaten uygulamaktadır:

Ve sordum:
- Ben Ruhi Bey nasılım
- Sahi siz nasılsınız Ruhi Bey
- İyiyim iyiyim (8)


Ruhi Bey hem ötekine hem de kendine hitap etmektedir.Diğer kahramanlarında söylemi hitap biçiminde-
dir:

BİR OTEL KATİBİ

Anlamadığım şu
Ben neden bir otel katibiyim
Eskiyim,renksizim,kimsesizim
Yontulmuş kalemlerden,sosisli sandviçlerden iğrenirim
Papazlardan,homoseksüellerden iğrenirim
….

Şarkıcılar,sokak çalgıcıları gelir en çok
Sokak kadınları,serseriler
Evet,ara sıra Ruhi Bey de gelir
Kan renginde gelir,yolunu şaşırmış bir böcek gibi gelir (9)

Şiirin dili son bölüme kadar hitap biçiminde,çok sesli itiraflar olarak sürer.Son bölümde kahramanlar toplu olarak (koro) Ruhi Bey ile karşılıklı konuşmaya başlarlar:

KORO
(Çiçek sergicisi,meyhane garsonu,meyhane patronu,kürk tamircisi Yorgo,Hayrünnisa,genelev kadını,Otel Katibi,cenaze kaldırıcısı Adem,akordeoncu kadın,emekli postacı,vb.)
Çelenklerimizle geldik,yoktunuz
Ara sokaklarda,pasajlarda aradık,yoktunuz
Meyhanelere baktık,otellere sorduk,yoktunuz
Neredesiniz Ruhi Bey ?

RUHİ BEY

O kadar bekledim ki,geliyorum
Ölümümü bekledim,geliyorum
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
Bekledim geliyorum. (10)


Okuyucu da burada artık Ruhi Bey’in ölmesini ve olay örgüsünün sonuçlanmasını bekler;ancak:

RUHİ BEY

Sonuç mu dediniz,ne dediniz
Sonuç hiç gömülür mü,geliyorum
Ben yalnız ölülerimi gömdüm,geliyorum. (11)

Şiirin sonunda Ruhi Bey geri dönmüş;bir olay örgüsü değil ama bir dil sonuçlanmıştır.Bu şiirden herhangi bir bölümün çıkarılması,diğer bölümleri anlamsız kılmaz.Bununla birlikte Franco Moretti modern epikle ilgili şu soruyu sorar:”Bilinç akışının paragraflarında anlayacak ne vardır ?” (12)

Hemen yanıtlayalım:Bu şiirde anlamamız gereken kullanılan dildir.Dilin işaret ettiği şeyi değil,dilin ta kendisini anlamamız gerekir.Çünkü modern şiirin derdi,ne söylediği değil,nasıl söylediğidir ve bu şiirde anlam arayanlar,bu şiiri anlamsızlıkla suçlayanlar bu şiirin dilinin kendisini işaret ettiğini anlamamıştır.

Bu bağlamda İkinci Yeni şiiri söz değil,söylemdir.Bu da Garip akımının söz söylemekteki aşırıya kaçan çabasına karşı doğal bir tepkidir.

Dipnotlar:
1 – Edip Cansever,Şairin Seyir Defteri s.21
2 - Franco Moretti,Modern Epik (Çev:Nurçin İleri- Mehmet Murat Şahin,2004) s.107
3 - Edip Cansever a.g.e s.68
4- Mihail M. Bahtin,Dostoyevski Poetikasının Sorunları,(Çev:Cem Soydemir),s.308

5-a.g.e s.318
6- Edip Cansever a.g.e s.19
7-Mihail M. Bahtin s.286
8- Edip Cansever a.g.e s.49
9-10-11- a.ge s. 50,51,67,68
12- Franco Moretti s.183



KAYNAK: YASAKMEYVE ŞİİR DERGİSİ,Ağustos 2006