21 Aralık 2009 Pazartesi

Unutmayın diye SIVAS 93 / Miyase İlknur

Unutmak sorumluluktan kaçmaktır.Bunun için Sivas,toplumsal hafızadan en çabuk,en hızlı atılan katliam oldu.Dahası sözü ve erki elinde tutanlar 2 Temmuz 1993 ve o gün yakılan 33 kişiyi tarihten silmek istediler.Politikacılar,köşe yazarları,”Yeter artık,unutun” dediler,hatırlatmayı insan olmanın sorumluluğu sayanları hain,bozguncu ilan ettiler ve bir daha tekrarlanmasın diye bellekleri diri tutmak isteyenler giderek azaldı.Dahası,otelin altına bir kebapçı açıldı ve o gün misafirlerinin yakılmasını seyreden ve seslerini yükseltmeyen Sivaslılar “Madımak müze olsun” talebiyle hop oturup hop kalktılar.Sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı otelin müze olamayacağına dair gerekçelerini de hazırladı ve mülk insan hayatının ve vicdanının önüne geçti…

Oysa yakın tarihimiz bu unutmaların ağır bedelleriyle yüklü,dahası her unutulan katliam ,yenisinin hazırlayıcısı oldu.Maraş,Çorum,Malatya,Sivas,Gazi…

Ancak 1993 Sivas’ının unutulmasına karşı duranlar da var.Genco Erkal bu duruşunu sahneye de taşıdı.,Sivas katliamını yazdı ve sahneye koydu.”Sivas 93” adlı belgesel-oyunun müziklerinde Fazıl Say imzası var.”Sivas 93”ü Genco Erkal’la konuştuk.

- Muammer Karaca Tiyatrosu’nun sanat yaşamınızda önemli bir yeri var sanırım.

Evet,evet.Ben ilk profesyonel sahneye burada çıktım.1959 yılında Müşfik Kenter’in Devlet Tiyatrosu’ndan ayrılıp İstanbul’a geldiği sezon ben profesyonel oldum.Neredeyse elli yıla geliyor.Buralardan çok geçtik,onun için Muammer Karaca Tiyatrosu’nun yaşamımda böyle bir yeri var.

- Geçmişteki oyunlarınıza baktığımızda çok ilginç türde oyunlar görüyoruz.Tek kişilik oyunlar,senfonilerin üzerine kurulmuş oyunlar.Sivas katliamını “Sivas 93" adıyla sahneye koyuyorsunuz.Bu belgesel tarzda ilk oyun mu ?

İlk değil.Daha önce 1971’de,Küba Devrimi üzerine “Havana Duruşması” oyunumuz vardı. Bir yıl sonra “Soruşturma” diye bir oyun oynadık,Almanya’da Nazizm’in iktidara gelmesini,toplama kamplarını ve mahkemeleri konu alıyordu.Allende iktidarı ile ilgili bir oyun “Şili’de Av”ı yaptık.Bir de “Alpagut Olayı” diye Türkiye’deki maden işçilerinin grevini anlatan bir oyunumuz vardı.

- Kemal Türkler’i Türkiye’ye tanıtan işçi eylemi…

Evet.Sizin anlayacağınız yerli yabancı bir hayli belgesel oyun deneyimimiz var.Fakat,böyle baştan sona görsel malzeme eşliğinde,tamamen gerçeklere dayanan bir belgesel oyun galiba ilk kez yapılıyor.O nedenle biz de çok heyecanlıyız.Nasıl üstesinden geleceğiz,bu işin ? Siz teksti okudunuz biliyorsunuz,ama sahnede ,sözlerin ötesinde boydan boya o gün Sivas’ta çekilmiş fotoğraflar,filmler akacak,izleyici gerçeği bire bir görebilecek.Ben bu oyunu yazarken bir tek cümlesini kafamdan uydurmadım.O gün orada bulunan kişilerin tanıklıklarından,gazete söyleşilerinden,mahkeme tutanaklarından Şanal Saruhan’ın girişimiyle Barolar Birliği tarafından yayımlanan ve konuyla ilgili yazılmış diğer kitaplardan yararlandım.Her şey bire bir gerçektir.Çok üzülerek söylüyorum:Bir şey uydurdum zannedilmesin,male- sef bu acı bire bir gerçektir.İnsanlar bu gerçeği duysunlar,görsünler istiyorum.Bu gerçekle yüzleşmeden olmaz.Eğer gerçekten böyle bir şey yaşanması istenmiyorsa,bu toplumun Sivas Katliamı ile sonuna kadar yüzleşmesi gerekiyor.Oyunu yazmamın gerekçesi de bu.

- Sivas Katliamının belgesel tarzda sahnelenmesi bu güne ilişkin bir kurgunuz mu,yoksa ilk andan beri oyunu böyle mi tasarladınız ?

Katliamdan bu yana olan gelişmeler,genel gidişin daha iyiye değil,daha kötüye gittiğini gösteriyor.Özellikle son seçim sonuçlarından sonra ortaya çıkan tablo,sonraki politik gelişmeler,bu konuların üzerinde çok dikkatlice durmamız ve uyarı görevi yapmamız ,nasıl bir mücadele sürdürülecekse ona göre kendi yolumuzu çizmemiz gerektiğini gösteriyor.İlk düşüncem katliamın 14. yıldönümünde Cumhuriyet gazetesinde çıkan Dikmen Gürün Uçarer’in yazısıyla olmuştu.”Bu kadar önemli konu var,niçin bizde belgesel oyun daha çok yazılmaz” diyerek Madımak olayını örnek gösteriyordu.Böyle bir yazıyı daha önce de yazmıştı,ben de her okuduğumda hak vermiştim.Sonra kendi kendime “bunu niye ben yazmıyorum” dedim…Bu güne kadar Can Yücel’den,Aziz Nesin’den,Nazım Hikmet’ten pek çok uyarlama çalışmaları yaptım.

- Ama onların sözleri,şiirleri,öyküleri vardı,size yol gösteren…

Evet,ilk kez özgün bir oyun yazdım.”Buna nasıl cesaret edeceğim.” Diye çok düşündüm.
Kendime bir süre koydum.Önce “Bütün belgeleri toplayayım,,eve kapanıp okuyayım,inceleyeyim ve beş on sayfalık bir şey deneyeyim dedim “Eğer gözüm keserse yapmaya kalkayım”.Dostlar Tiyatrosu’ndan oyunculuk öğrencim,Sivas Davası’nda ailelerin avukatlığını üstlenen Şanal Saruhan’a başvurdum.Arkasından Zeynep Altıok,ve katliamdan kurtulan,kendisi de bir tiyatrocu olan Serdar ve kardeşi Serkan Doğan’la görüştüm.Bu konuda yazılmış bütün kitapları,dergileri bana,bu arkadaşlar sağladılar,ben sahafları dolaşıp kitaplar topladım.Sivas üzerine yazılmış şiirleri topladım.Eve kapandım,bir süre sonra nasıl bir oyun olacağını görmeye başladım ve tam kararımı verdim.O günden bu güne altı ay geçti ve seyirci karşısına çıkmaya hazır hale geldi.Bütün arkadaşlarım bu oyuna büyük bir tutkuyla bağlandılar.Çok emek verdik,bu olayın önemine yaraşır bir oyun olmasını istiyoruz.Artık son sözü seyirci söyleyecek.

- Yine tek kişilik bir oyun mu bu ?

Hayır hayır,yedi kişi görev alıyor bu oyunda.Hepimiz anlatıcı rolündeyiz,ama zaman zaman bazı kişilikler değişiyor.Ben bir ara Aziz Nesin,bir ara Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu oluyorum.Bütün arkadaşlar zaman zaman belli rollere girip çıkıyorlarama genelde bir anlatıcı tavrı içinde.Oyunda zaman Sivas’a geldikleri anda başlıyor,mahkemenin sonuna kadar sürüyor ve oyuncular bütün olayı anlatarak oynuyorlar.Kimse belli bir kişilik değil.Herkes anonim.

- Müzikler Fazıl Say imzasını taşıyor.Daha önce de birlikte çalışmıştınız.

Evet,Say şu aralar yurt dışındaki yoğun konserleri nedeniyle yeni bir beste yapamayacağını,fakat bütün bestelerini istediğim gibi kullanabileceğimi söyledi.Ben de onun daha önce Can Dündar’ın Nazım Belgeseli için yaptığı müziklerinden,Metin Altıok ve beraber yaptığımız Nazım orotoryosundan,Kara Toprak bestesinden,İpek yolu ve Anadolu’nun Sessizliği konçertosundan derleme bir müzik yaptım.Geçen gün onayını almak için provaya çağırdık,hem oyunun konusu,hem politik içeriği,hem de tiyatro dilinde anlatma biçimimiz onu çok heyecanlandırdı.Zaman zaman kareografi,dans giriyor oyunda,müzik ağırlıklı bölümler var.Say bunları da sanatsal açıdan çok üst düzeyde buldu ve müziklerinin de çok yerli yerinde kullanılmış olduğunu söyledi.Onun bu değerlendirmesi bizi çok rahatlattı.


TEPKİLER OLACAKTIR


- Sivas 93 kaç kez sahnelenecek ? Gazetelerde yedi oyun tarihi yer alıyor,bu kadar kısa mı ?



Hayır.Salonun sahibi Beyoğlu Belediyesi aylık program yapıyor,biz de sadece Ocak ayının programını yaptık.Şubat’ı Ocak ayının sonunda planlayacağız.Tabii bu oyun gördüğü ilgiye bağlı olarak bu yakada da karşı yakada da – Caddeostan Kültür Merkezi ile Kadıköy Halk Eğitim Merkezi – fırsat buldukça oynayacak.Yurtdışında bir iki festivalden çağrı aldık,bu çağrı ve önerileri bir araya toplayıp bir program yapmamız lazım.Bu oyunun çok ses getireceğine,büyük ilgi göreceğine inanıyorum.Bütün Anadolu’yu gezeceğiz,ay sonunda İzmir’e bir turne var.Biliyorsunuz,biz her yıl bütün Anadolu’yu iki kez dolaşırız.

- Belki oyuna tepkilerde olacak ?

- Mutlaka olacaktır.Bu,yürekli bir oyun.Biz artık bu yola baş koyduk.Her türlü tepkiyi göğüslemeye hazırız.

- Sanat yaşamınıza baktığımızda politik tiyatro Genco Erkal’ı,Genco Erkal da politik tiyatroyu öne çıkartmış ve ikisi özdeşleşmişler gibiler.Son dönemlerde politik tiyatronun hızı biraz kesilmiş görünüyordu.Bu oyunla politik tiyatro yeniden perdelerini açıyor diyebilir miyiz ?

- Bundan dört beş yıl önce oynadığımız “Yaşasın Savaş” oyunu tam Irak işgalinin başlamasının arifesinde,insanları savaşa karşı uyaran,ABD emperyalizmini yargılayan bir oyundu.Hemen hemen tüm oyunlarımızda politik bir duruşumuz,sözümüz vardır ama,ama güncel ve bizden bir olay olarak uzun zamandır bu kadar denk düşen bir oyun sahnelenmedi.

KAYNAK: 13 Ocak 2008 Cumhuriyet Pazar