1 Temmuz 2009 Çarşamba

Ecevit ve…“ Ruhun Sunumu” / Ahmet Tan – III

Ecevit ve…
“ Ruhun Sunumu” / Ahmet Tan – III

Ecevit’in 1954 yılı baharında başladığı siyaset serüveni genel başkanlığı devrettiği 2004 yılı temmuz ayına değin tam 50 yıl sürdü.Her şair için “en insafsız ay “ başka bir aydır.

Ecevit için o en insafsız ay,siyasete veda ettiği temmuz ayı mıdır,yoksa hem dünyaya gözlerini açtığı hem de uzun uykusuna yattığı mayıs ayı mı ? Bunu 16 yaşındaki Ecevit’in çevirdiği mısralarda bulmak mümkün olabilir mi ?

“şimdi oyun vakti sonuna erdi
bütün hayatımca seni
şarkılarımla aradım
beni onlar kapıdan
kapıya götürdüler
ben onlarla kendi dünyama
bakıp dokunarak kendimi
anladım öğrendiğim bütün
dersleri bana öğreten
şarkılarımdı onlar bana
gizli yolları gösterdiler
onlar gözümün önüne
kalbimin ufkundaki
yıldızları getirdiler
(…) allahım bütün hislerim
yayılsın ve senin ayaklarının
dibindeki bu dünyaya değsin
temmuz bulutları yağmamış
sağnakların yüküyle nasıl
alçalıyorsa
benim başım da tağmamış
temmuz bulutlarının eğilmesi
gibi senin kapının önünde
selam ederek eğilsin”

***

Ecevit okuma yazmayı henüz öğrenmediği ilkokul öncesi günlerinden beri şiirle ilgilendiğini anlatırdı.Ağzından dökülen uyaklı anlamlı söz dizelerini anne ya da babası kağıda not eder-ler sonra ona okurlarmış.Belki de bu nedenle “El ele Büyüttük Sevgiyi “ adlı şiir kitabının önsözü sadece 5 mısradır:

“ozan söze değdi mi
sözün dili çözülür
usun ermediğini
gözün görmediğini
şiir dili duyurur”

Siyasette dürüstlük,nezaket,kararlılık,tevazu belki bunların hepsini özetleyen “doğrultu tutarlılığı” söz konusu olduğunda Bülent Ecevit adı anılmaya hep devam edecek.Ama çok uzun yıllar önce yazdığı “Soru” adlı şiirine yanıtı insanlık hiçbir zaman veremeyecek:

“kimbilir
insanda son kalan gözler
görür mü dünyayı uzaktan
kimbilir
küçülür mü dünya
büyür mü uzaktan
kimbilir
küllenir mi dünya
özlenir mi yoksa uzaktan”

***
Bülent Ecevit’i iyi anlamak,tanımak için elbette onun şiir dünyasına girmeye çalışmak şarttır.Ama siyasi kişiliğinden de söz etmemek önce ona sonra sol siyasete haksızlık olur.

***

Çankaya’da partiye kaydı,siyasete girişi sayılırsa tam 50 yıl,milletvekili olması başlangıç sayılırsa 45 yıl Türk siyasetinde,siyasette kaldı.Türkiyenin ilk koalisyonunda (1961-1965 İnönü Hükümeti) Çalışma Bakanı idi,son koalisyonunda (1999-2002) Başbakan…1999’daki azınlık hükümeti hariç,kurduğu ve yer aldığı beş hükümetin hepsi de bir tür koalisyon hükümetiydi.Belki de bu nedenle “uzlaşma kültürü” siyasete kazandırdığı en önemli kavram ve deyim oldu.Üç kez hapis yattı.4 kez başbakan oldu.
Dünyada belki de 60 yaşından sonra babadan kalma evini satıp (Üsküdar Salacak’taki ev,satışı 1986) bir siyasi parti kuran ve bu partiyi ülkesinin 1’inci partisi yapan ve kendisi de 74 yaşında Başbakan olan tek kişidir.

Tarihsel kişiliğinde bir satırbaşı da Kıbrıs’tır.Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türk ordusunu,Misak-ı Milli sınırları dışında kalmış Türkler’i korumak amacıyla sınır dışına gönderme kararını verenhükümetin başbakanı.

***

Ecevit’in yaşamında yasalar çok önemlidir.”Doğal yasalar gereği toprak işleyenin,su kullananındır!” sözleriyle Türkiye’yi ayağa kaldırmış,adını dağa taşa yazdırmıştı.Hedef aldığı toplum için,dilediği düşlediği yasaları çıkaramadı.Doğal yasalar doğada kaldı.Ama yine de o yasalardan vazgeçmedi.Şiirle-
rinde bile vazgeçmedi.
İşte onun “Yasa” şiiri:

(…)
MADDE 1
dünyaya gelmelidir
MADDE 2
sevmeli sevilmeli
dünyayı cennetin
kendisi bilmelidir
MADDE 3

yaşama sevgisinin
kökleri gönlünde
insan oğlu günün birinde
ölmelidir
dönmelidir dudaklarına
buruk bir elmanın tadı
DÖRDÜNCÜ MADDE
(OKUNAMADI)
işbu yasayı
kim yürütür bilinmez
bilinmeyen ellere
karşı gelinmez

***
Bilenen eller çok uzun yıllar önce dağa taşa “Umudumuz Ecevit “ diye adını yazdı.Ama nedense 50 yıllık siyasal yaşamı boyunca bir defalığına olsun yeterli çoğunluk ve tek başına iktidar olma şansı nasip olmadı.Yarım yamalak çoğunluklarla ülkenin yazgısına hükmetmeye çabaladı.Ona tanınan olanak buydu.Belki bu o da bir tür ilahi / siyasi sırdı.

Bu sırrın esrarı ise “DÖRDÜNCÜ MADDE “ de yazılıydı.

KAYNAK: Bütün Dünya 2000 Dergisi,Temmuz 2006