16 Kasım 2009 Pazartesi

Fikret / Senem Dere – III

.

Fikret,kapının önünde annesiyle babasının sesini duyuyor.Korkusu büsbütün çoğalıyor.O sırada teypten yayılan bir şarkı bağrışmaların,kavganın arasından sıyrılıyor.”Maziye bir bakıver,neler neler bıraktık…”Fikret kapıyı çalamıyor.Kulağı içeriden gelen seslerde.İlk defa annesini bağırırken duyuyor.“Boşan,evlenelim diye tutturan sensin.Anlamıyorum,senin ondan ne farkın kaldı ?Konuşsana ne farkın kaldı!Ben çocuğu tek başıma mı yaptım!” diyor.Babasının sesi bir kükremeyi andırıyor “Her şeyden vazgeçtim ben senin için.Tıktın beni buraya.Allah belanı versin!”Hışımla evden çıkıyor.Kapının önünde Fikret’i fark edince duraklıyor.Gözlerinde daha önce hiç görmediği bir bakış var.Saçlarını okşarken elinin titrediğini hissediyor.Sonra koşar adımlarla merdivenlerden iniyor.

Ondan sonra babası yine uzun süre ortalıklarda görünmüyor.Annesini sürekli onun çalışma odasında,duvara asılı kocaman bir haritayı izlerken buluyor.Haritanın bazı yerleri renkli kalemlerle işaretlenmiş.Haritaya ne zaman baksa içinde kıskançlıkla karışık bir öfke duyuyor.Babasının oralara gittiğinden,bir daha hiç dönmeyeceğinden korkuyor.Son zamanlarda annesi de çok sinirli.Sessizce odadan çıkıyor.Yavaş yavaş merdivenleri inerken birden apartmana giren babasını fark ediyor.Annesi çok sevinecek.Hemen koşup haber vermeli!Ama babası yukarıya değil,Nermin’lerin kapıya yöneliyor.Kapı,o çalmadan açılıyor.Kapının aralığından,Nermin’in kalın,beyaz bacağını görüyor.Hayriye Hanım’ın Nermin yeni nişanlısından da ayrıldı diye moralinin çok bozuk olduğunu,bir haftalığına memlekete gideceğini söylediğini anımsıyor.Babası etrafına şöyle bir bakıp içeriye giriyor.İçinde yine kötü bir sıkıntı oluyor ama yine de annesine babasının geldiğini söylemek istiyor.Annesinin gözleri kopkoyu bakıyor şimdi.Koşarak aşağıya iniyor.Nermin’lerin kapısını kıracakmış gibi çalıyor.Diğer evlerden tanıdık başlar uzanıyor.Fısıltılar çoğalıyor.Dışarıya çıkan birkaç kişi annesini sakinleştirmeye çalışıyor.Nermin’lerin evinden hiç ses gelmiyor.Annesi hiç kimseyi dinlemeden tekrar yukarı çıkıyor.Birlikte çalışma odasındaki büyük haritayı paramparça ediyorlar.Bütün ülkeler,şehirler yaprak yaprak dökülüyor ellerinden.O günden sonra da bir daha annesinin gözlerindeki o berrak bakışı hiç bulamıyor.Ölene kadar oturduğu sandalyede hep o kahverengi kapıya bakıyor sanki.Açılmasını bekliyor.Açılmasından korkuyor.

Fikret,engebeli zeminin sarsıntılarıyla gözlerini açtı.Kollarını,bacaklarını hareket ettirmek istiyor ama yapamıyordu.Başında korkunç bir ağrı vardı.Midesi de bulanıyordu.Onu çekerken,adamlardan biri heyecanla,sobadan zehirlendiğini,onu bulduklarında baygın olduğunu anlatıyordu.Kızağın ö-nündeki iki adam da yanık yüzlerinde iyice büyükmüş gibi görünen dişlerini göstere göstere gülüyorlar,kendi aralarında konuşuyorlardı.Fikret,cebindeki telgrafı hatırladı birden,kendi kendini inandırmak istercesine “Babam ölmüş” diye birkaç kere mırıldandı.Uçsuz bucaksız karda ilerlerken ilk defa Samur Apartmanı’nın çok uzaklarda kaldığını hissetti.Kapılarının birer birer kapandığını duydu içinde.Işıkları-
nın birer birer söndüğünü…Gözleri yeniden ağırlaşmadan önce karın beyazlığına karıştı tüm apart-
man,kayboldu.


KAYNAK: Hülya Saat / Senem DERE / Özgür Yayınları s. [71-73]