26 Ekim 2009 Pazartesi

Fakir Baykurt,yeniden – Feridun Andaç




Bir anıyla başlamak isterim söze.

1960’lı yılların sonuna doğru,ortaokulda öğrenciyken elimden düşürmediğim Fakir Baykurt’un Kaplumbağalar romanıyla sınıfa girdiğimde,bir arkadaşımın şu sözleriyle karşılaştım:

“ O komünistin romanını nasıl okursun ? “

Bunu diyen arkadaş bir köy çocuğuydu.Kente binbir zahmetlerde okumaya gelmiş,”han”a benzer iğreti bir otelde kalıp okula gidip geliyordu.

TÖS’ün (Türkiye Öğretmenler Sendikası) etkin olduğu yıllardı.

Ortaokul öğrencisi olarak TÖS’ten,sendikadan vb. çok uzaktaydık.

Okul kitaplığında elime geçirdiğim bu romanı tutkuyla okumaya vermiştim kendimi.

Arkadaşımın o tepkisi sırasında biraz cenkleşmiş,ardından da soluğu okul idaresinde almıştık.

Başmuavinimiz Muammer Bey öğütlemişti arkadaşımı,beni de uyarmıştı.

Fakir Baykurt adı,yazdıkları kadar,o “küçük olay”la da belleğimde yer etmişti.

YAZARIN BİLGE YANI

Sonradan ona dair okumalarımın ardı arkası gelmişti.

Üniversitede öğrenciyken,kitaplarının yayımlandığı Remzi Kitabevi’ne dışarıdan redaksiyon yapıyordum.Baykurt’un birkaç kitabı da bu nedenle elimden geçmişti.

Titiz bir yayıncı olan Erol Erduran,yazarın göz attığı metni bir de başka gözün okumasını isterdi.

Önüme gelen dosyada hem Baykurt’un düzeltileri olurdu,hem de kitabın yeni bir çıkışı.Yayıncılığımız henüz ofsete geçmemişti o günlerde.

Diyebilirim ki,ilk düzelti /redaksiyon dersimi Baykurt’un kendi metni üzerinde yaptığı düzelti notlarından öğrendim.

Bir yazarın kendi yazdığına dışarıdan bakması,dahası kitaplarının her yeni baskısında yaptığı “ayıklama”,”düzeltme” bana öğretici,yol gösterici olmuştu.

Yaptığım işi seviyordum.

Bundan bir süre sonra,1979’da Almanya’ya giden Fakir Baykurt’la yazışmaya başladım.

Uzunca bir zaman diliminde bu al-verimiz sürdü…Yurtdışına çıktığımda ise,İsveç dönüşü,Almanya’da yaşadığı kentte,Duisburg’a giderek onu ziyaret etmiştim.
O buluşmamızdaki bir günlük beraberliğimizde,karşımda duran yazarın “bilge” yanı beni etkilemişti…

Akşamın söyleşisini bir Çin lokantasında sürdürmüştük…

SÖZ IRMAĞINDA GEZMEK

Bir dönem yazdıkları kadar,öğretmen hareketinin lideri olarak kitleler üzerinde etkisi olan Baykurt,her sözü ile sizi,söz ırmağında gezdirip hayata / yazıya / insana dair yaşanmışlığın,tanıklığın birikimini aktarıyordu.Ama dingin bir su gibi akarak,bilgece yapıyordu bunu da.

Önce yazdıklarını,sonra kendisini tanıdığım yazarlar arasında beni şaşırtmayan ender yazarlardan birisi duruyordu karşımda.Ki,bunu zamanla daha iyi kavrayacaktım.

Bunda da,gene kısa bir zaman sonra,Baykurt’la yollarımız çakışmış,onun kitaplarının bir bölümünün editörlüğünü üstlenmiştim Papirüs Yayınevi’nde.

BİR DİL VİRTÜÖZÜYDÜ

Yakın dostu Selahattin Şimşek’in oğlu Oktay Şimşek’in sorumluluğunu üstlendiği yayınevine destek de vermek istiyordu.

Onun salt yaşamın değil1930’lardan 1980’lere kadarki 50 yıllık zaman dilimine tanıklığı içeren Sekiz ciltlik “ özyaşamöyküsü “ nün ilk iki cildin yayımını görmesi,sanırım onun mutlu anlarındandı.Çünkü bu birikiminin bir an önce gün ışığına çıkmasını istiyordu.

İşte Fakir Baykurt’la bu süreçte daha da yakınlaştık.Onu daha iyi tanıma olanağını buldum.

Bir dil virtüözüydü Baykurt.Romanında olsun,,öyküleri ya da denemelerinde olsun ele aldığı bir konuyu;onun deyişiyle,sözcükleri seviştirerek incelikle işlerdi.

Dil duygusunun aşınmayan,sürekli gelişkin yanlarını görebilmek için herhangi bir metnini okumanız yeterliydi.Nice aradan sonra yapıtlarının Literatür Yayıncılık tarafından yeniden yayımlanıyor olması sevindirici.Bu ilk adımın Kaplumbağalar romanıyla atılması ise çok daha anlamlı bence.Çünkü Baykurt’un romancılığımıza sunduğu bu başyapıt onun dil dünyasından düşünce dünyasına,yurttaşlık bilincinden yaşama ülküsüne kadar birçok gerçekliği içinde barındırması açısından da önemlidir.

Bu yazarı yapıtıyla yaşanır kılan yanların neler olduğunu görebilmek için Kaplumbağalar’ı okumak yeterlidir diyebilirim…

BELLEK KUTUSU: “ Yazın,özellikle roman alanındaki gözlemlerim gerçekleştirebildiklerimden geniş ve derindir.Bakıldığı zaman toplumun ,içinden geçmekte olduğumuz tarihsel ve akan zamanın bütün kişileri,bütün sorunları,durumları görünmeli onlara.Okurun bakıp bakıp yalın gözle göremediklerini yazar olarak ben gösterebilmeliyim.Nasıl mikroskobun yardımı olmadan mikrobu göremiyorsak ,sanatın,bilimin yardımı olmadan toplumsal,politik ,tarihsel gerçekleri de göremeyiz “ Fakir BAYKURT

OKUMA ÖNERİLERİ: Fakir Baykurt : (Roman) Yılanların Öcü,1959;Onuncu Köy:Irazca’nın Dirliği,1961;Kaplumbağalar,1967;13. Basım,Literatür Yay.,363 s.; Amerikan Sargısı,1967;Tırpan,1970;Köygöçüren,1973;Keklik,1975;Yayla,1977;Kara Ahmet Destanı,1977;Yüksek Fırınlar,1983;Koca Ren,1986,Yarım Ekmek,1998;Eşekli Kütüphaneci,2000.(Öykü) Çilli,1955;Efendilik Savaşı,1959;Cüce,1964;Anadolu Garajı,1970;Can Parası,1973;Sınırdaki Ölü,1975;Barış Çöreği,1982;Gece Vardiyası,1982;Telli Yol,1998.(Deneme) Efkar Tepesi,1960;Şamaroğlanları,1976;Yeni Kölelik mi?,Benli Yazılar,1998.

KAYNAK:16 Ekim 2006,Cumhuriyet

Fotoğraf Alıntı:www.evrensellmuzik.blogspot.com