17 Ekim 2009 Cumartesi

JORGE LUIS BORGES – VI / SON





Borges’in öykülerinde en çok rastlanan durumlardan biri de yazgılardaki benzerlik olgusudur. O’nun insanlarını oyun- insan diye tanımlayan Enis Batur; bu durumla, Borges öykülerinin bir başka özelliği arasında bir bağlantı kurar, ve şöyle der.. “ Tarih’i kendine özgü bir seçim bilinciyle kurarken ortak bir raslantı paydası kurar... Bambaşka yerlerde, bambaşka zaman dilimlerinde, bambaşka kişiler aynı düşleri kurar, aynı yazgı düğümleriyle karşılaşır, aynı olaylara gömülürler...” Raslantının yanında; yazgıların benzerliği, hatta yinelenmesi; Borges’in birçok yazarı etkileyen bir başka düşüncesini de anımsatıyor: Sonsuz döngü öğretisinin bir sonucu olan özgünlükten yoksunluk....Bir başka deyişle yaşamlarımız bizden çok daha önce başkalarınca yaşanmıştır...tıpkı yazdıklarımızın/ yazacaklarımızın bizden çok daha önce başkaları tarafından yazılmış olması gibi...

Öykülerinde uzun uzun söz edilen Tennyson, Schopenhauer ve Kabala felsefelerinin ortak özelliği de bu noktada ortaya çıkıyor...Kabala felsefesine göre sonsuz varlık olan Tanrı kavranamaz, insan evrendeki bütün biçimleri içeren kozmik bir biçimdir. Evrenin aynasıdır. Tennyson da evrendeki en küçük bir ayrıntının bile koca evrenin bir aynası olduğunu düşünür... ( Borges’in kum tanesi gibi...) Bu durumda insanın Tanrısal özü taşıyan herhangi bir varlığa aşk, zamanla mutlak varlığa duyulan aşka dönüşecektir...

“Tek bir yıldız kalmayacak gecede.
Gece kalmayacak.
Ben öleceğim ve benimle birlikte
dayanılmaz evrenin ağırlığı da.
Piramitleri sileceğim, madalyonları,
kıtaları ve yüzleri.
Geçmişin birikimlerini sileceğim.
Toz edeceğim tarihi, tozun tozu.
Son kuşu işitiyorum.
Hiç kimseye hiçliği bırakıyorum.”
...............................

“Yüz sonbahar boyunca bakıp durdum
senin belirsiz yuvarlağına .
Yüz sonbahar boyunca bakıp durdum
adalar üzerindeki gökkuşağına senin.
Yüz sonbahar boyunca dudaklarım
daha az sessiz olmadılar.”


Yıllar boyu, insanoğlu bir boşluğu imgelerle, illerle, krallıklarla, dağlarla, körfezlerle,gemilerle, adalarla, balıklarla, odalarla, aletlerle, yıldızlarla, atlarla, insanlarla doldurur...Ölümünden az önce, usanmaz çizgi labirentinin kendi yüzünün imgesini oluşturduğunu anlar...”




Not:Borges, hep ilgimi çekti.. İlkgençliğimden beri... Proust, Borges, James Joyce, Virginia Woolf, ve Borges.. ve de Kafka.. Aynı çizgide gibi görünürler ama birbirlerinden oldukça ayrı yazarlar.. İçlerinden birini beğenmedim.. derinliği olmayan şişirilmiş bir yazar olarak gördüm, ama diğerleri bana çok şey kattı! Umarım Borges'in imgeleri size de yeni kapılar açar..

Bu metin 1998 de yazarın dilimize çevrilmiş tüm kitapları incelenerek, kimi zaman önsözlerden, kimi zaman dergilerdeki yazılardan; ama sanırım çokca Celal Üster yazılarından yararlanarak hazırlandı..

KAYNAK:www.yazimhane.com